a. Olağan zamanaşımı
5. Kazandırıcı zamanaşımı
a. Olağan zamanaşımı
Madde 712 - Geçerli bir hukukî sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyiniyetle sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.
I-) Yargı Kararları:
1-) YİBK, T: 07.12.1955, E: 1952/10, 1955/4, K: 1955/23:
“… 2613 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (H) bendinde yazılı on senelik müddetin nizalı gayrimenkulün Hazine adına tapuya tescil tarihinden başlaması lâzımgeldiğine … karar verildi.” (RG. 26.03.1956; S: 9268).
Not: Bu içtihadı birleştirme kararı değerlendirilirken 2613 sayılı Kanun’un, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 48. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
2-) YİBK, T: 06.06.1997, E: 1994/5, K: 1997/2:
“… 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesinde düzenlenen tapulu taşınmazların tapu dışı bir yolla mülkiyetinin naklini öngören sözleşmelerin, Kadastro Kanunu’nun bölgede yürürlüğe girmesinden sonra da yapılabileceğine, anılan maddede öngörülen on yıllık sürenin tesbit tarihine göre hesaplanması gerektiğine … karar verildi.” (RG. 14.07.1997; S: 23049).
3-) Y. 20. HD, T: 12.02.2009, E: 2008/16700, K: 2009/2278:
“... Çekişmeli taşınmazların, 1946 yılında 3116 sayılı Yasa gereğince yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırları içinde kaldığı halde arazi kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan hata ile 1969 yılında ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturdukları, daha sonra 1986 yılında 41 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı, bu çalışmanın da 08.01.1987 tarihinde kesinleştiği, yapılan uygulama sonucu verilen uzman bilirkişi raporları ile de belirlendiği gibi, bu konu mahkemenin de kabulündedir. Mahkemece, “TMY’nin 712. maddesindeki yolsuz tescile dayalı da olsa, tapu kütüğündeki tescile dayanarak 10 yıl iyiniyetli zilyet olan kişi taşınmazın mülkiyetini kazanacağı, taşınmazların 1969 yılında yapılan arazi kadastrosu sonucu tapuya tescil edildiği, davalının ve devraldığı kişilerin toplam zilyetlikleri 10 yıldan fazla olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki; mahkemenin bu gerekçesini kabule olanak bulunmamaktadır. HGK’nın 11.12.1996 gün 1998/13-878-868 ve 30.03.2005 gün 2005/8-202-215 sayılı ve bu konuda daha birçok kararında belirtildiği gibi, HYUY’nin 76. maddesi gereğince dava dilekçesinde sıralanan davanın ve davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların hukuki açıdan nitelendirilmesi ve uygulanacak yasal kuralların aranıp bulunması görevi mahkemeye aittir. Çekişmeli taşınmazlar 1946 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekipleri bu durumu gözönünde bulundurmadan yıllar sonra hata ile ikinci kere kadastrosunu yaparak o tarihte kesinleşmiş kadastro sınırı içinde kalmaya devam eden taşınmazlar hakkında yolsuz sicil oluşturmuşlardır. 766 sayılı Yasa’nın 46/2 ve 3402 sayılı Yasa’nın 22/1. maddesi hükümleri gereğince “Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci bir defa kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medeni Yasası’nın 934. (Yeni TMY’nin 1026, İsviçre MY 976) maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, Tapu Sicil Müdürlüğü’nce re’sen iptal edilir.” Somut olayda; MY’nin 712 ve 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesi hükümleri uygulanamaz. Baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydı davalıya hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmaz. Mahkemenin vereceği iptal kararı yenilik doğuran (inşai), mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla hatalı sicilin oluşturulduğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacaktır. Bu tür kayıtlarda TMY’nin 1023. (931, İsviçre MY 974) maddesindeki “iyiniyetle edinme” kuralları da uygulanamaz. O halde, arazi kadastrosundan önce yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içinde bulunan ve daha sonra nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmaz hakkında, ikinci kadastro yoluyla yolsuz ve hatalı olarak oluşturulan tapu kaydının iptali ile 6831 sayılı Yasa’nın 4999 sayılı Yasa ile değişik 11/3. maddesi gereğince halihazır niteliği ile, kaydında “6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan yer” belirlemesi de yapılarak, Hazine adına tapuya tesciline karar vermesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. ...”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
5- Müruru zaman
a) Adi müruru zaman
Madde 638
Muhik bir sebep yok iken tapu sicilinde uhdesine malik sıfatı ile mukayyet bulunan bir gayrimenkulü fasılasız ve nizasız on sene müddetle ve hüsnü niyetle yedinde bulunduran kimsenin o gayrimenkulün üzerindeki hakkına itiraz olunamaz.
III-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 638 inci maddesini karşılamaktadır.
Yürürlükteki maddenin “Müruruzaman” şeklindeki kenar başlığı “Kazandırıcı zamanaşımı” şeklinde, “Adî müruruzaman” şeklindeki kenar başlığı “Olağan zamanaşımı” şeklinde değiştirilmiştir. Maddede yer alan “nizasız” olma unsuru yerine “davasız” olma unsuruna yer verilmiştir. Çünkü “nizasız” yani “çekişmesiz” kelimesi de belirsizdir; örneğin noterlik aracılığıyla gönderilen bir protesto veya fiilî bir müdahale ve çatışma da “niza” olarak nitelendirilebilir. Oysa amaç, İsviçre Medenî Kanununu şerh ve tevsii eden bütün hukuk bilginlerinin birleştikleri gibi, zilyede karşı bir istihkak veya müdahalenin önlenmesi davası açılmış olmasının niza (çekişme) sayılacağıdır. 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanunda idari makamlar nezdinde zilyetliğe tecavüzün önlenmesinin istenmesi buradaki anlamda “niza” sayılmaz ve zilyetliği kesintiye uğratmaz; zira Medenî Kanun anlaşmazlıkların kesin olarak çözümlenmesini yargı makamlarına bırakmış, yalnız fiilî müdahalelerin geçici bir zaman için önlenmesi gayesi ile 3091 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Bütün bu nedenlerle maddedeki “nizasız” sözcüğü yerine “davasız” sözcüğünün kullanılması uygun bulunmuştur. Böylece olağan zamanaşımı süresince taraflar arasındaki her türlü niza değil, ancak dava şeklindeki nizalar kazanmayı engelleyecektir. Dava dışı nizalar kazanacak kişinin iyiniyetini ortadan kaldıramayacaktır.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
5. Ersitzung
a. Ordentliche Ersitzung
Art. 661
Ist jemand ungerechtfertigt im Grundbuch als Eigentümer eingetragen, so kann sein Eigentum, nachdem er das Grundstück in gutem Glauben zehn Jahre lang ununterbrochen und unangefochten besessen hat, nicht mehr angefochten werden.
2-) CCS:
5. Prescription
a. Ordinaire
Art. 661
Les droits de celui qui a été inscrit sans cause légitime au registre foncier comme propriétaire d’un immeuble ne peuvent plus être contestés lorsqu’il a possédé l’immeuble de bonne foi, sans interruption et paisiblement pendant dix ans.
V-) Yararlanılabilecek Monografiler:
İsmet Sungurbey; Türk Hukukuna Göre İktisabî Müruruzaman, İstanbul, 1956.