3. Sonraki tasarruflar
3. Sonraki tasarruflar
Madde 544 - Mirasbırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetname onun yerini alır.
Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, mirasbırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.
I-) Yargı Kararları:
1-) YHGK, T: 04.11.2009, E: 2009/2-455, K: 2009/464:
“… Mirasbırakan, vasiyette bulunduktan sonra, vasiyetname ile bağdaşmayacak şekilde ölüme bağlı olmayan bir tasarrufla vasiyete konu olan şey üzerinde tasarrufta bulunursa, bu davranışı ilk vasiyetten rücu anlamını taşır …Dolayısı ile böyle bir durumda miras bırakanın eylemli olarak vasiyetten döndüğü kabul edilir.
Bu hüküm sadece belirli mal vasiyetleri için geçerlidir. Mirasçı atanmasına (nasbına) ilişkin vasiyetlerde uygulanmaz. Çünkü atanmış mirasçı (TMK. m. 516) vasiyetçinin mirasçısı olup, terekenin aktifi pasifinden az da olsa, çok da olsa, tasarruf geçerliliğini korur.
Somut olayda, miras bırakan tarafından düzenlenen 05.11.1982 tarihli vasiyetname, 4721 sayılı Medeni Kanun’un 532 ve devamı maddelerine göre yapılmış resmi bir vasiyet olup, aynı kanunun 517. maddesi anlamında muayyen mal vasiyeti niteliğindedir. Esasen bu yönde taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yöndedir.
Miras bırakan Şükrü 19.08.2002 tarihinde ölmüştür. Mirası çocukları Sevim, Leyla, Sevim ve Mehmet’e kalmıştır. Dava Mehmet tarafından diğer mirasçıların hasım gösterilerek açılmıştır.
Miras bırakan Şükrü’nün vasiyetnamesi 05.01.1982 tarihinde noterde hazırlanmış, 01.10.2002 tarihinde Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2002/1143-1190 E.-K. sayılı kararı ile açılmış ve taraflarca herhangi bir itiraza uğramamıştır. Ancak, davacı miras bırakan tarafından Halim’e 13.11.1997 tarihinde bir genel vekaletname verildiği, vekil Halim’in bu vekaletnameye dayanarak 22.02.2000 tarihinde, dava konusu 107 numaralı parseli davacının oğlu Emre’ye; 86, 559 ve 296 numaralı parseller ile A... ilçesinde bulunan 2046, 545, 546, 490, 491 ve 53 parsel sayılı taşınmazları davacı Mehmet’e miras bırakanın sağlığında sattığı anlaşılmaktadır.
Niza konusu taşınmazların bir kısmını murisin ölümünden sonra açılan ve kesinleşen muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları sonucunda terekeye döndüğü bir kısmının da tapuda muris adına kayıtlı olduğu sabittir.
Vasiyetçi, her ne kadar vasiyetnameden vasiyetname ile bağdaşmayan bir hukuki tasarrufla rücu edebilirse de, o tasarrufun hukuki sonuç doğurabilmesi; daha açık bir anlatımla vasiyetnameyi ortadan kaldırabilmesi için, sonradan yaptığı hukuki tasarrufun geçerli olması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.11.2001 gün ve 2001/1-958 Esas, 2001/1035 Karar sayılı ilamı).
Somut olay irdelendiğinde, davaya konu olan 530 ve 141 numaralı parsellerin miras bırakan adına kayıtlı olduğu, 107, 86, 559 ve 296 numaralı parsellerin ise Mahmudiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15.10.2004 gün ve 2003/39-24 sayılı kararı ile Mehmet adına olan kayıtların iptal edilerek Şükrü mirasçıları adına tesciline karar verildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, usulünce noterde düzenlenen vasiyetnameye bir itiraz olmadığı gibi, iptali yönünden de herhangi bir dava açılmadığı anlaşıldığından; vasiyetnamenin geçerli olduğu, davaya konu olan tüm taşınmazların da terekeye dahil olduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken…”
Not: Kararın diğer kısmı için bkz. madde 517.
2-) YHGK, T: 06.11.2002, E: 2002/2-874, K: 2002/893:
“… 4721 sayılı Yeni Türk Medenî Yasanın 544. maddesinin birinci fıkrasında, miras bırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetnamenin onun yerini alacağı, ikinci fıkrasında ise; belirli mal bırakma vasiyeti (muayyen mal vasiyeti) söz konusu olduğunda ise, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe miras bırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufla bulunmasıyla ortadan kalkacağı ifade edilmiştir.
Vasiyet tek taraflı bir hukuki işlemdir. Bu özelliği nedeniyle vasiyetten dönüş (rücu) hiç kimsenin muvafakatına tabi tutulmamıştır. Vasiyetçi dilediği zaman ve neden göstermeksizin vasiyetinden dönebilir.
Vasiyetnameden dönüş kişilik haklarından olduğu için, bu hakkın kullanılmasından başlangıçta vazgeçilemez. …
Miras bırakan vasiyette bulunduktan sonra vasiyeti ile bağdaşmayacak nitelikte olmak üzere ve ölüme bağlı olmayan bir tasarrufla, vasiyete konu şey üzerinde bir tasarrufta bulunursa, bu davranış ilk vasiyetten rücu anlamını taşır.
Somut olayda miras bırakan Mahmure Ö., Mudanya Noterliğinin 07.07.1994 gün ve 05997 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetname ile; maliki olduğu ve vasiyetnamede tek tek sayılan taşınmazlarını, oğlu Metin Ö. ve gelini Oya Ö.’(y)e vasiyet etmiştir.
Yine miras bırakan Mahmure Ö. aynı noterliğin 07.07.1994 gün ve 05998 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile, vasiyet ettiği taşınmazlar için Metin Ö. ve Oya Ö.’(n)ün bakım borçlusu olduğu adı geçen sözleşmeyi yapmıştır. Muris 16.08.1996 tarihinde ölmüştür. Veraset belgesine göre mirasçı olarak Metin Ö., Hayri Ö. kalmıştır.
Mahmure’nin ölümü üzerine Mudanya vasiyeti Sulh Hukuk Mahkemesine göndermiş, bu mahkemenin 03.06.1998 gün ve E: 1996/343 K: 1998/174 sayılı dosyası ile usulüne uygun şekilde vasiyetname mirasçılar huzurunda açılıp okunmuştur.
Bu davada Hayri Ö. vasiyetnameye konu taşınmazların ayrıca ölünceye kadar bakma akdi ile Metin Ö. ve onun eşi Oya’ya verildiğini, bu akit uyarınca tapuya tescil edildiğini muris muvazaası sebebiyle tapu iptal davası açıldığını bildirmiştir. Gerçekten vasiyetnameye konu taşınmazlar için aynı gün noterden ölünceye kadar bakma aktine istinaden Metin Ö. ve Oya Ö. lehine sözleşme yapılmış ve bu sözleşme bir gün sonra tapuya ibraz edilerek vasiyete konu taşınmazlar Metin Ö. ve Oya Ö. adına tapuya tescil edilmiştir.
Hayri Ö., Metin Ö. ve Oya Ö. aleyhine 27.09.1996 tarihinde Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesinin E: 1996/521 K: 1999/142 sayılı dosyası ile muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptali ve tenkis davası açmıştır.
Yapılan yargılama sonucunda Yargıtay’dan geçip kesinleşen mahkeme kararı ile muris muvazaası sabit olduğundan Metin ve Oya Ö. adına olan tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazların veraset belgesindeki payları oranında Hayri ve Metin Ö. adına tesciline karar vermiştir. Bu dava 03.02.2000 tarihinde kesinleşmiştir.
Görülmekte olan dava; 2 Aralık 1996 tarihinde açılmıştır.
M.K.nun 491. maddesi gereği sağlar arası kazandırma ile vasiyet konusu malın, vasiyetnamede yazılı kişilere değil başkalarına satılması vasiyetten dönme olarak değerlendirilmektedir.
Vasiyetten dönmenin gerçekleşmesi için sağlar arası kazandırmanın geçerli bir satışa dayanması gerekir.
Ana ilkeler bunlar iken somut olayda vasiyete konu taşınmaz mal başkalarına değil vasiyetnamede gösterilen kişilere ölünceye kadar bakma sözleşmesi uyarınca temlik edilmiştir.
Yüksek 2. Hukuk Dairesinin, 03.03.1995 gün E: 3162 K: 3880 sayılı içtihadında belirtildiği gibi; eğer ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan temlik mahkemece iptal edilmese idi vasiyetname konusuz kalacaktı. Oysa, davalı tarafından açılan ve muvazaa nedenine dayalı dava sonucunda davalılar adına oluşan tapu kaydı iptal edildiğinde vasiyet geçerliliğini korumuştur. Bu itibarla iptal edilmediği sürece vasiyetname geçerliliğini koruyup infaz edilecektir. O halde, işin esasına girilerek Özel Dairenin bozma ilamı yönünde araştırma yapılması gerekirken önceki kararda direnilmesi hatalıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.”
3-) Y. 2. HD, T: 22.04.2008, E: 2007/12833, K: 2008/5834:
“… Bozmadan sonra yapılan araştırma ve incelemede 31.07.2006 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, mirasbırakanlar Hüseyin Orhan G. ile mirasbırakan Hayriye Türkan G.’nun terekeleri belirlenmiş, 24.11.1998, 11.01.1999 ve 6.12.1999 tarihli muayyen mal vasiyetleriyle yapılan tasarruflardan sonra, terekede bir mal, hak ve alacağın kalmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda, vasiyetçi Hayriye sonraki tarihli bu vasiyetnameleriyle, 18.03.1969 tarihli 8237 yevmiye numaralı vasiyetten rücu etmiştir. (TKM.md.491/1) O halde, birleştirilen davaların kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. …”
4-) Y. 2. HD, T: 10.03.2004, E: 2004/1789, K: 2004/3035:
“… Muris 09.12.1997 tarihli vasiyetname ile tüm gayrimenkullerini davacı derneğe vasiyet etmiş, 14.12.1998 tarihinde ise 44 parselde bulunan 3 nolu meskenini eşi Ayşe’ye satmıştır. …
Muris, sağlararası işlemle, vasiyetnameden dönmüş olmakla, temyiz edenlerin 15/50 payı yönünden davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.”
5-) Y. 2. HD, T: 03.03.2004, E: 2004/1807, K: 2004/2635:
“… Muris, 09.10.1978 tarihli resmî vasiyetnamesiyle, maliki bulunduğu; tapu sicilinin Nisan 1968 tarih (160) sıra numarasında kayıtlı taşınmazının tamamını, gelini olan davalı İfakat’a vasiyet etmiştir. Vasiyetin düzenlendiği tarihte "arsa" vasfında olmakla beraber, üzerinde tek (zemin) kattan ibaret konut bulunan bu taşınmazının üzerine, daha sonraki yıllarda 2 kat ilave etmek suretiyle bir zemin iki normal katlı üç daireli apartman inşa etmiş; 10.06.1991 tarihinde arsanın mülkiyeti kendisinde olmak üzere 2/6’şar arsa paylı (1), (2) ve (3) nolu meskenlerde kendi lehine kat irtifakı tesis etmiştir. Bilahare; taşınmazının 2/6 hissesini, bu hisseye tekabül eden (2) nolu mesken üzerindeki kat irtifakıyla birlikte 11.06.1991 tarihinde oğlu Mehmet’e satmış; uhdesinde ipka ettiği (bıraktığı) 4/6 hissesinin 2/6 hissesini de, bu hisseye tekabül eden (3) nolu mesken üzerindeki kat irtifakıyla birlikte 26.01.1994 tarihinde diğer oğlu davacı Ahmet’e satmıştır. Taşınmazın 2/6 hissesi ve buna tekabül eden (1) nolu meskendeki kat irtifakı halen muris adına kayıtlıdır.
Murisin, taşınmazının 2/6’şardan toplam 4/6 hissesini ve bu hisselere ayrılan (2) ve (3) nolu meskenlerini, sağlığında, oğulları Ahmet ve Mehmet’e vasiyetname ile bağdaşmayacak şekilde sağlararası tasarrufla temlik etmesi, bu hisseler ve (2) ve (3) nolu meskenler yönünden vasiyetnameden rücu edildiğini gösterir. (TMK.544/2) Ancak, murisin uhdesinde kalan 2/6 hisse ve bu hisseye tekabül eden (1) nolu mesken üzerinde muris lehine tesis edilmiş olan kat irtifakı yönünden vasiyetname ayakta ve geçerliliğini sürdürmektedir. O halde vasiyetnamenin tamamen iptalini sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. …”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
3- Vasiyetlerin taaddüdü
Madde 491
Muahhar tarihli vasiyet mukaddem tarihli vasiyetten sarahaten rücuu ihtiva etmiyorsa sonraki vasiyetin hükümlerinden sarahaten evvelkini ikmal ve itmam etmiyenleri, evvelki vasiyet makamına kaim olurlar. Bir kimsenin, muayyen bir mal hakkındaki vasiyetinin sonradan yaptığı tasarrufla telifi kabil olmazsa, hükümsüz olur.
III-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 491 inci maddesini karşılamaktadır.
Madde İsviçre Medenî Kanununun 511 inci maddesine uygun olarak iki fıkra hâlinde yeniden kaleme alınmıştır.
Maddenin kenar başlığı yürürlükteki Kanunda “Vasiyetlerin taaddüdü” şeklinde iken, “Sonraki tasarruflar” şeklinde kaleme alınmıştır. Maddede sadece vasiyetnamelerin birbirini takip etmesinin değil, bir vasiyetle bağdaşmayan tasarrufta bulunulmasının da düzenlendiği göz önünde tutulmak suretiyle maddenin başlığı, İsviçre Medenî Kanununun 511 inci maddesine uygun olarak “Sonraki tasarruflar” şeklinde değiştirilmiştir.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
3. Spätere Verfügung
Art. 511
1 Errichtet der Erblasser eine letztwillige Verfügung, ohne eine früher errichtete ausdrücklich aufzuheben, so tritt sie an die Stelle der früheren Verfügung, soweit sie sich nicht zweifellos als deren blosse Ergänzung darstellt.
2 Ebenso wird eine letztwillige Verfügung über eine bestimmte Sache dadurch aufgehoben, dass der Erblasser über die Sache nachher eine Verfügung trifft, die mit jener nicht vereinbar ist.
2-) CCS:
3. Acte postérieur
Art. 511
1 Les dispositions postérieures qui ne révoquent pas expressément les précédentes les remplacent dans la mesure où elles n’en constituent pas indubitablement des clauses complémentaires.
2 Le legs d’une chose déterminée est caduc, lorsqu’il est inconciliable avec un acte par lequel le testateur a disposé ultérieurement de cette chose.