Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 331

V. Durumun değişmesi

V. Durumun değişmesi

Madde 331 - Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.

I-) Yargı Kararları:

1-) YHGK, T: 02.06.2010, E: 2010/3-288, K: 2010/297:

“… Davada, yaklaşık 1 yıl önce hükmedilen iştirak nafakasının her yıl % 30 oranında artırılmasına da karar verildiği, davacının şirket muhasebe sorumlusu olarak çalıştığı işten ayrıldığı, başka yerde asgari ücretle iş bulduğu, boşanma kararı uyarınca tazminat ödemek durumunda kaldığı böylece nafakanın her yıl % 30 artışı ile ulaştığı miktarı ödeme gücünün bulunmadığı ileri sürülerek anlaşmalı boşanma ile kabul edilen nafakanın % 30 artış şartının, TEFE oranında artış şeklinde uyarlanması istenilmiş, mahkemece; istemin kabulüne karar verilmiştir. …

TMK.mad.176/IV hükmüne göre: “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.” Aynı şekilde 331. madde uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.

Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat; sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır.

Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce “güven” ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme (protokol) ile elde ettiği “statü”ye beslediği güven, da(v)alı (borçlunun) sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği (kötüleşmediği) veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini de arzedebilir.

Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru (basiretsizliği vb.) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.nun 2. maddesinden yararlanması sözkonusu olamaz.

Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa (örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge alt-üst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (MK. mad. 2) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hâkimin müdahalesi gündeme gelir.

Tarafların mali durumlarının değişmesi, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının (davalının) yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır; ya da borçlunun (davacının) mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine (veya kararlaştırılmasına) esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır.

Somut olayda tarafların 11.01.2007 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, anlaşma protokolünde, davalı eşe tazminat ödenmesi, ziynet verilmesi, taşınmaz devredilmesi ve ayrıca küçük çocuklar için aylık 125’er TL iştirak nafakasının, her yıl Ocak ayından itibaren % 30 oranında artırılması, enflasyonun % 30’un üzerinde gerçekleşmesi halinde enflasyon oranında artış yapılması kararlaştırılmış, boşanma tarihi itibariyle özel şirkette muhasebe sorumlusu olarak aylık 200 TL ücretle çalışan davacının ekonomik kriz nedeniyle işine son verilmiş; daha sonra başka bir yerde yine özel bir firmada asgari ücretle iş bularak çalışma hayatını sürdürmüştür. Yaklaşık bir yıl önce hükmedilen iştirak nafakası 125 TL’den 211 TL’ye ve toplamda 422 TL miktarına ulaşmıştır. Tüm bu veriler ışığında davacının, boşanma protokolü ile çocukları için iştirak nafakası ve artış oranını içinde bulunduğu ekonomik koşullar itibariyle öngörüp kabul ettiği, daha sonra önceki işinden ayrılıp daha düşük ücretle çalıştığı vs gerekçesiyle % 30 artış oranının azaltılmasını istediği bu istemin haklılığı, hakkaniyet ve ahde vefa ilkesine uyarlığı yönünde başkaca bir iddia ve delil bulunmadığı, böylece iştirak nafakasının ulaştığı miktar itibariyle öngörülemeyen, katlanılamaz nitelikte olmadığı dolayısı ile uyarlama koşullarının oluşmadığı, ileriki zamanlarda gerçekleşen duruma göre uyarlama yapılabileceği gözetilmeden, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu nafakanın her yıl % 30 oranında artırılmasına ilişkin anlaşma ilkesinin TEFE oranında artış olarak uyarlanması yönünde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

…Buna göre,bozma kararında da açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Ancak bozma ilamında TMK’nın 176/4.maddesinden bahsedilmişse de iştirak nafakası T.M.Y. 182/2.maddesinde düzenlendiğinden anılan maddenin, maddi tazminat ve yoksulluk nafakası ile ilgili olduğu ve bozma ilamında sehven yer aldığı hususu Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında tartışılmış ve neticeten bu kısmın bozma ilamından çıkartılması gerektiği kanaatına varılmıştır. ...”

2-) YHGK, T: 15.07.2009, E: 2009/3-352, K: 2009/348:

“…"Hakimin Takdir Yetkisi" başlıklı 182. maddesinin 2. fıkrasında; “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.” 3. fıkrasında da “Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir” hükmü yer almaktadır.

Yine aynı kanunun “Durumun Değişmesi” başlıklı 331. maddesinde; “Duruumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır” düzenlemesine yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde taraflarca her zaman nafaka artırımı davası açılabilir. Aynı konuda, fakat değişik dönemlere ilişkin olmak üzere daha önce açılan davaların derdest olması ya da karara bağlanıp da kararın kesinleşmemesi takip eden dönem için nafaka art(ırı)m davası açılmasına engel değildir.

Somut olayda; davacı tarafın, eldeki davadan önce, Ankara 7. Aile Mahkemesi’ne 28.03.2006 tarihinde açtığı davanın yapılan yargılaması sonunda, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık yoksulluk nafakasının 150.-YTL’ye, iştirak nafakasının da 130.- YTL’ye çıkarılmasına, 11.04.2007 tarihinde karar verilmiştir.

23.05.2007 tarihinde açılan eldeki dava ile de, anılan kararda hükmedilen 150..YTL aylık yoksulluk nafakası ve 130.- YTL aylık iştirak nafakası miktarlarının, dava tarihinden itibaren her biri 250.- YTL olmak üzere yükseltilmesi istenmiştir.

Şu durumda, eldeki dava ile önceki davada nafakanın artırılması istemine konu edilen dönemler aynı olmayıp, iki dava arasında şartların değiştiğini kabule yeterli -bir yıldan fazla- süre de geçmiştir.

Mahkeme her ne kadar red kararını, eldeki davanın, daha önce açılan nafakanın artırılması istemli dava nedeniyle verilen 11.04.2007 tarihli kararın kesinleşmesinden önce açıldığı, yeniden nafaka bağlanmasının o davada hükmedilen nafakaları ortadan kaldırıcı nitelik taşıdığı, bu şekilde hüküm kurulamayacağı, davacının isteğinin de hakkın suistimali olarak kabul edildiği, gerekçelerine dayandırmışsa da; açıklanan fiili ve hukuki olgular karşısında, farklı dönemlere ait istemlerin diğer döneme ait nafakala(rı) ortadan kaldırması söz konusu olmayacağı gibi, ilk açılan davada verilen artırma kararının da kesinleşmiş olması gerekmemektedir. Ayrıca, davacı taraf, içinde bulunduğu koşulların değiştiğini ileri sürerek yasadan kaynaklanan hakkını kullanmış olduğundan, bunun hakkın kötüye kullanılması olduğunu kabule de olanak bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, iki dava arasında geçen süre içinde, ülke koşulları da göz önüne alındığında, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değişerek ihtiyaçlarının artması olağandır. Küçüğün artan yaşı ile birlikte ihtiyaçlarının ve eğitim giderlerinin arttığı gözetildiğinde de, nafakanın arttırılmasını talep edebilme koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Mahkemece, açıklanan hususlar ve yasal düzenlemeler nazara alınarak, her iki nafakanın da hakkaniyete uygun biçimde arttırılmasına karar verilmesi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen bozma ilamına uyulması gerekirken, aksine gerekçelerle önceki kararda direnilerek davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. …”

3-) YHGK, T: 24.09.2008, E: 2008/2-539, K: 2008/559:

Bkz. madde 182.

4-) Y. 3. HD, T: 06.10.2008, E: 2008/15449, K: 2008/16067:

“… İştirak nafakası; çocuğun yaşı, öğrenim durumu, ihtiyaçları ile günün ekonomik koşulları ve ana-babanın mali durumlarına göre takdir edilir.

Durumun değişmesi halinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler.

Hâkim nafaka takdirinde; tarafların mali durumlarındaki değişiklikleri ve çocukların ihtiyaçlarını araştırıp, gelirler arasında bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar vermelidir.

Somut olayda; küçüklerin yaşlarının büyümesi ve sınıflarının değişmesi nedeni ile ihtiyaçlarının arttığı mahkemece kabul edilmiş olduğuna göre, artan ihtiyaçları karşılayacak uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, düşük nafaka takdiri doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. …”

5-) Y. 3. HD, T: 04.10.2005, E: 2005/10637, K: 2005/9457:

“… Davacılar vekili dava dilekçesinde, velayeti davacı anneye verilen müşterek çocuk Kaan için aylık 1.000.000.000 TL iştirak nafakası ile davacı  (reşit çocuk) Merve için aylık 1.000.000.000 TL yardım nafakasının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile Kaan ve Merve için ayrı ayrı 250.000.000’er TL nafakaya hükmedilmiştir.

TMK’ nun 330.maddesi gereğince İştirak nafakası, çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana-babanın malî durumlarına göre takdir edilir. Ayrıca nafakanın takdirinde birlik devam ederken çocuğun alıştığı yaşama şekli de dikkate alınır.

Yine TMK’ nun 328/2 md. sine göre, çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba, durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdür.

Somut olayda davacı Merve’nin ve velayet altındaki küçük Kaan’ın özel okulda okudukları, eğitime devam edebilmeleri ve tamamlayabilmeleri için ihtiyaçlarının asgari ölçüde karşılanması gerektiği anlaşılmaktadır.

Hâkim, nafaka takdirinde; tarafların ekonomik durumlarındaki değişikliği araştırıp, gelirleri arasında bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak şekilde bir karar vermelidir.

Davalının doktor ve poliklinik sahibi olduğu dikkate alındığında davacıların ihtiyaçlarına ve önceki nafakaya TEFE’nin yansıtılması suretiyle elde edilecek miktara göre takdir edilen nafaka miktarı çok azdır.

Bu nedenle mahkemece TMK’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. …”

6-) Y. 3. HD, T: 18.10.2004, E: 2004/10809, K: 2004/11186:

“… Durumun değişmesi halinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır…

Somut olayda, yukarıda belirtilen hükümler gereğince; müşterek çocuklar için önceki davada hükmedilen nafakanın, aradan geçen sürede ekonomik ve sosyal şartların değişmesi ve çocukların ihtiyaçlarının artması nedeniyle artırılması istenilmektedir. Önceki nafaka takdirinin üzerinden yaklaşık iki yıla yakın bir zaman geçmiştir. Bu süreç içerisinde, davalının gelirlerinde önemli bir artış olduğu gibi, çocukların ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır. En azından, ödenmekte olan nafakanın enflasyon nedeniyle değerinin düştüğü bir gerçektir.

Mahkemece yapılacak iş; davalının sosyal ve ekonomik durumu ile çocukların ihtiyaçları karşılaştırılarak, önceki nafaka takdirinin üzerinden geçen iki yıllık süre de nazara alınarak (ülkede seyreden enflasyonun etkileri gözetilerek), önceki nafaka takdirinde taraflar arasında kurulan dengeyi koruyucu, çocukların ihtiyaçlarını asgari ölçüde karşılayacak, davalının geliri ile de orantılı olacak şekilde “hakkaniyete” uygun nafakanın artırılmasından ibarettir. ...”

Not: Ayrıca bu maddeyle bağlantılı olarak bkz. Y. 3. HD, T: 09.09.2008, E: 2008/9857, K: 2008/13986.

II-) Türk Kanunu Medenîsi:

Hükmün Türk Kanunu Medenîsi’nde bir karşılığı bulunmamaktadır.

III-) Madde Gerekçesi:

Yürürlükteki Kanunda bulunmayan bu hüküm de 1984 tarihli Öntasarının 251 inci maddesinden alınmıştır. Maddede, çocuğun ihtiyaçlarında veya ana ve babanın ödeme gücünde veya benzeri hayat koşullarının değişmesi hâlinde, hâkim tarafından nafaka miktarının yeniden belirlenmesi veya nafakanın tamamen kaldırılması olanağı düzenlenmiştir.

IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:

1-) ZGB:

V. Veränderung der Verhältnisse

Art. 286

1 Das Gericht kann anordnen, dass der Unterhaltsbeitrag sich bei bestimmten Veränderungen der Bedürfnisse des Kindes oder der Leistungsfähigkeit der Eltern oder der Lebenskosten ohne weiteres erhöht oder vermindert.

2 Bei erheblicher Veränderung der Verhältnisse setzt das Gericht den Unterhaltsbeitrag auf Antrag eines Elternteils oder des Kindes neu fest oder hebt ihn auf.

3 Bei nicht vorhergesehenen ausserordentlichen Bedürfnissen des Kindes kann das Gericht die Eltern zur Leistung eines besonderen Beitrags verpflichten.

2-) CCS:

V. Faits nouveaux

Art. 286

1 Le juge peut ordonner que la contribution d’entretien soit augmentée ou réduite dès que des changements déterminés interviennent dans les besoins de l’enfant, les ressources des père et mère ou le coût de la vie.

2 Si la situation change notablement, le juge modifie ou supprime la contribution d’entretien à la demande du père, de la mère ou de l’enfant.

3 Le juge peut contraindre les parents à verser une contribution spéciale lorsque des besoins extraordinaires imprévus de l’enfant le requièrent.

 

Not: İMK. m. 286, TMK. m. 331’e oranla daha ayrıntılı bir biçimde kaleme alınmıştır. Anılan hükmün 1. fıkrasına göre hâkim çocuğun ihtiyaçlarında, ana ve babanın gelir kaynaklarında ya da hayat şartlarında meydana gelen değişiklikleri dikkate alarak nafaka miktarında indirim ya da artırım yapma yoluna gidebilir. Hükmün 2. fıkrasına göre eğer durum ve koşullarda önemli ölçüde değişiklik meydana gelirse hâkim, ana, baba veya çocuğun talebi üzerine nafaka yükümlülüğünü değiştirebilir veya kaldırabilir. Hükmün 3. fıkrasına göre ise hâkim, çocuğun öngörülmemiş olağanüstü ihtiyaçları gerektirdiği takdirde ana ve babayı özel bir katkıda bulunmaya zorlayabilir.

 


Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X